25 Mayıs 2009 Pazartesi

Bile Bile BİM'e Bağlanmak







BİM'in Başarısını Yakalayabilecek İkinci Bir 'Discount' Çıkar mı?

Soru bu?

Cevabım: Aziz Zapsu'nun çekinmeden harcayabileceği bir 100 milyon doları daha yoksa 'Hayır çıkmaz'...

Zira 'discount' dediğiniz konsept 50 şubeyle, 100 şubeyle olacak iş değil. En az 500 şubeniz olduktan sonra 'discount' olmanın yararını görmeye başlıyorsunuz.

O 500'e gelene kadar da durmadan şube açmak ve 'cepten yemek' durumundasınız.

Bu yüzden arkasında 'Zapsu'nun sahip olduğu tarzda bir sermaye gücü olmayan projeleri 'iyi niyetli ama işleri çok zor' sınıfında değerlendiriyorum ne yazık ki...

Kaldı kı bırakın yerel sermayeyi 'Şok' ve 'Dia' gibi uluslararası sermayeler bile BİM ile kafa kafaya at koşturamadı.


Zapsu'nun A101'inin ise doğru yaptığı iki iş var.

1) A101, Bank Asya ile gelecek günlerde planlanan halka arz çalışmaları ve büyümeyle ilgili yeni kaynak yaratılması konularında anlaşma sağladı. (kriz ortamında Bankalardan bu tip bir kaynak sağlamayı Aziz Zapsu dışında kim başarabilir?)

2 Yeni ve etkili Private Label (PL) ürünler oluşturabilmek için uluslarası ürün geliştirme şirketi Landmark Holding ile anlaştı.


Gelelim BİM'e...
BİM'i başarılı kılan faktörlere de bir göz atalım. Öyle 20 madde yazmaya gerek yok. Mevzu açık:

1) Ezici bir satınalma gücü

2) Her segmentte en az bir başarılı PL ve birkaç 'kendine bağladığın firma' ile raflarının hakimiyetini ele geçirmek.




Şimdi yazıya devam etmeden 'kendine bağladığın firma' dan ne anladığımıza bakalım...

Çetrefilli ve akademik olmaya çalışırken ukela olan yazıları sevmem. O yüzden basit açıklayalım.

Diyelim ki sucuk üretiyorsun. Her markette ayrı raf bedeli ödemekten, hepsine ayrı anlaşmalar yapmaktan ve her anlaşma tazelemede 'gondol bedeli, insert bedeli, promosyon bedeli, yeni mağaza açtım bedava ürün ver teranesi vb.' gibi mevzulardan ocağına incir ağacı dikilmiş.


BİM'e gidiyorsun. Önce bir ürününü, tesislerini, fiyatını vs. masaya yatırıyorlar.

Sonra da diyorlarki 'Kardeşim benim 2 bine yakın mağazam var. Senden öyle bir satınalma yapacağım ki önümüzdeki 5 yılın garanti. Ancak ilk anlaşmada fiyatı gebertirim. Ama kendini buna göre ayarlarsan sonra sana zırt pırt onun bedeli, bunun bedeli diye dönmem. Anlaşmaya sadık kalırım, paranı da günü gününe alırsın'


Canıma minnet diyorsun ve BİM'e bağlanıyorsun...

Bu kadar basit.

Her segmentte bu tip bir firman varsa, yanına da rekabetçi bir PL çıkarıyorsan zaten o ürün grubunda ulusal markalar da sen ne dersen 'eyvallah' demek durumunda.

Sonuç ise tartışılmaz bir başarı.

Fayda'nın 'Fayda'sı Olacak mı?


Bilindiği gibi, PERDER üyesi yerli organize perakende markalarının ortak projesi Fayda A.Ş., geçtiğimiz yıl 19 Temmuz’da start almıştı. Fayda üyesi 73 perakende zinciri, kurulan şirkete eşit hisseyle üye olmuştu.

Fayda A.Ş.’nin daha o günlerde açıkladığı hedef, gıdadan tekstile, kozmetikten elektroniğe kadar birçok segmentte 10 tane güçlü marka yaratmaktı.

Bu markalar, Fayda üyesi olan her firmanın mağazalarında yer alacak, dolayısıyla büyük bir iş hacmi ve rekabetçi ürünler ortaya çıkacaktı.

Uzun süredir her ayrıntısı düşünülerek hazırlanan proje artık hayata geçirildi ve bugün kamuoyuyla paylaşıldı. Çıkarılması planlanan 10 üründen ilk ikisi, üye firmaların raflarında yer almaya başladı.

İlk iki ürün, gıda ve temizlik kategorilerinde hazırlandı. Gıdada yağ, reçel, süt ve süt ürünleri gibi temel ürünlerde ‘Neffis’ markası, temizlik ürünlerinin tamamında ise ‘Saff’ markası raflarda yer alacak. Bu ürünleri satışa sunan üye kuruluşlar mağaza vitrinlerinde ‘F’ harfini bulunduracak.

Kritik nokta
Buraya kadar herşey güzel. Ancak endişe verici birkaç nokta var. Öncelikle satınalma ile ilgili süreçte alınan fiyatların yeteri kadar cazip olamadığı yönünde yapılan itirazlar Fayda'nın geleceğine dair üyelerin birliğini zorlayabilir gibi gözüküyor.

Üyelerden bazıları alınan fiyatları kendi kendilerine zaten aldıklarını, dolayısıyla şirkete yaptıkları yatırımı tam olarak alamadıklarını dile getiriyorlar. Ben bu görüşe katılmıyorum çünkü önemli olan optimum başarıyı sağlamak ve her üyenin uygun fiyattan ürün almasını sağlamak.

Tabi satınalmasının içinde sadece yağa odaklanan bir zincir, sadece yağ için uygun bir fiyat alabilir. Ancak bu proje, temel bütün ürün kategorilerinde üyelerin 'iyi fiyat'la rekabet edebilmesini sağlamayı amaçlıyor.

Şirket yönetiminin bu endişeleri bertaraf etmesi için bir an önce diğer ürünleri de netleştirip, toplamda bir 'Fayda' sağlandığını göstermesi gerekiyor.

Ancak ikinci sıkıntı da burada başlıyor. Gerek ürünlerin bütün üyelere ulaştırılması, gerek Fayda raflarında görsel bütünlük sağlanması, gerekse de diğer ürünlerle ilgili sürecin hızlandırılması için profesyonel bir ekip çalışması gerekli.

Kendi markalarında zaten yeterince işi olan perakendecilerin bu süreci götürmeleri zor. Onlar da bunu bildikleri için Kipa'daki PL operasyonunda isim yapmış, tecrübeli bir yönetici olan Ahmet Yontar'ı Fayda'nın başına getirmişlerdi.

Ancak Ahmet Yontar görevi, ekibiyle birlikte bıraktı. Ya da o bırakmadı yönetim Ahmet Bey'den bırakmasını istedi. Bu kısmı çok önemli değil.

Önemli olan Fayda'nın doğru yaptığı işten, 'süreci daha önce yaşamış profesyonellerden destek almak'tan vazgeçip geçmeyeceği.


73 ortağın olduğu bir yapının aile şirketi gibi yönetilemeyeceği ortada. Dolayısıyla mutlak suretle operasyonun başına profesyonel yöneticiler getirilmesi şart.

Diğer bir şart ise bu Fayda'nın başındaki yöneticinin marka oluşturma ve yönetme sürecini hakkıyla uygulayacak kadar 'profesyonel' ama 73 patronu bir arada idare edebilecek kadar da 'sabırlı' olması...

Öyle bir yönetici yok dediğinizi duyar gibiyim... Fayda'nın başarılı olması için öyle bir yönetici olmak ya da yoksa bile yaratılmak zorunda...

Uzun Bir Aranın Ardından...

Blog yazmak, eğer benim gibi sürekli yazan ve hayatını bu işle kazanan biriyseniz kolay gibi gözüküyor.

Elimde yeterli materyal var, kulağıma her türlü fısıltı geliyor, bu fısıltıları yazıya dökmek için istediğim kaynağa ulaşabilecek çevrem ve imkanım da var.

Peki neden aylardır yazamıyorum?

İş değiştiren her profesyonelin yaşadığı alışma süreci ve işi oturtmak için harcanan çaba, blog yazmak için gereken motivasyonu da alıp götürüyor desem...

Bugünden sonra bahane uydurmamayı ve blogumu düzgün güncellemeyi hedefliyorum.

Umarım başarırım.