27 Haziran 2007 Çarşamba

Yasalar Herkes İçin


‘Adalet hakkındaki yorumlarımız saatlerimize benzer. Hepimizinki başka bir şey gösterir ve herkes kendininkine itimat eder.’ Bu sözü ne zaman duyduğumu hatırlamıyorum ama beynimin bir köşesine atmışım. Perakende sektörünü direkt veya dolaylı ilgilendiren, gerçekleştirilmiş ya da beklenen yasal düzenlemelerle ilgili izlediğimiz tepkiler bana yeniden hatırlattı.

Son günlerin konusu ise sebze meyve halleriyle ilgili olarak yürürlüğe konulan yeni yasal düzenlemeler... Çok sert tepkilerin yanı sıra daha ılımlı görüşler de var ancak uygulamanın biraz aceleye getirildiği de açık. Eksiklik olarak altının çizilmesi gereken asıl konu ise konunun ‘Hipermarket Yasa Tasarısı’nın dışında görüşülmesi ve bağımsız ele alınması.

Asıl eksiklik budur çünkü bu tip düzenlemelerin en çok etkilediği sektör perakende. Geçmişte bu örnekleri sıkça yaşadık. Gıda perakendesi, ticaret odalarında çok etkin şekilde temsil edilemiyor daha doğrusu toptancıların ağırlıklı olduğu gruplar tarafından temsil edilmeye çalışılıyordu. AMPD muhtemelen işler bu kadar ciddileşmediği ve yerel markalar da çok göz önünde olmadığı için dışarıdan bakıldığında ‘gıda dışı markaları temsil eden’ bir dernek gibi algılanıyor ve açıkçası biraz da bilerek o şekilde davranıyordu. Oysa bugün hem AMPD’nin karar sonrası gösterdiği dinamik tavır hem de yerli zincirlerin örgütlenmiş olması işlerin değiştiğini gösteriyor. Şu günlerde gıda perakendecilerini temsil eden meslek örgütlerinden görüş almadan düzenleme yapmak yanlış.

Tabi ki hassasiyet sadece bu konuyla da sınırlı kalmamalı. Yeni meclisi ‘pazar günleri kapanma’, ‘zararına satış’, ‘private label oranları’, ‘kent içinde gerçekleştirilecek yatırımların imar planlarının düzenlemesi’ ve benzeri birçok çetrefilli meseleyle dolu bir yasa bekliyor. Bu kararlar da verilirken ayrım yapılmadan sektörü temsil eden tüm yapılanmalardan faydalanılmalı.

Aysun Kayacı Satınalma İsteği Yaratır mı?


Dudak botoksu reklamı olsa şüphesiz evet... Ancak Pepsi markası için aynı fikirde değilim.

Örneğin RC ya da Kristal kola sermaye yapıları ve mevcut hedef kitleleri gereği böyle bir reklam yapmazlar. Ancak o ikisinden biri yapsa ve adını tekrar duyursa, bir enteresanlık sağlasa, bir haraket kazansa başarılı bulurdum.

Fakat Pepsi için yanlış bir tercih. Bu noktadaki bir firmanın adını sansasyonel şekilde duyuracak reklamlara değil satış arttırıcı reklamlara yönelmesi gerek.


Kadınlar için itici bir reklam evet. Öte yandan ben de mesela içecek olsam bile artık alıp sokakta Pepsi Max içmem. Pepsinin hedef kitlesi erkekler için de itici bir reklam.

Birini öpmek için Pepsi içmeye ihtiyacım var, çok azdım kimseyi bulamıyorum gibi saçmasalak bir imaj yaratmaya çalışmışlar sanırım.

Sonuç olarak Coca Cola'nın daha sade, akılcı ve çarpıcı kampanyalar yaptığı uzun süredir bilinen bir gerçek.

Pepsi'nin ise senaryosu zayıf ama prodüksüyonu güçlü, sırtını ünlü kullanımına dayayan ve bana göre her zaman ezeli rakibine göre çok daha başarısız işler çıkardığı da ortada.

Dünya Kendini Koruyor Merak Etmeyin

Dünyanın sonu gelebilir deniyor ama başaramayacağız...

Doğa sandığımızdan çok daha güçlü ve savunma mekanizması da gayet iyi işliyor.

Bunun için de uğraşıyor, etkiye tepki veriyor ki gayet normal. Ben dünyanın yerinde olsam nankör varlıkları üzerimden atıp rahat etmek için elimden geleni yapardım. O yine de insaflı davranıyor hâlâ...

Eskiden meşhur bir geyik vardı; ‘kapitalizm kendi sonunu getirecek’ diye. Sanırım bu iyi niyetli yaklaşımın göz ardı ettiği şey kapitalizmin tüm alt segmentlerinin birbirini beslediği.

Çok bilinçli, çok aklı başında, çok karizmatik, çok şey bilenlerimiz için de, daha sıradan takılan ama arada bir Bush'a küfür eden, kafasına cop yiyen foka içi daralan, niye bu kadar kötüyüz diyenlerimiz için de yeterince kızıl elma var. Bir şekilde sistemin dışında kalamıyor kimse.

Çevreyi falan kafaya takmadan parasını kazanıp takılan ya da parasını kazanmayıp evinde on litre su harcayarak halı yıkayanlarımız kendileriyle çelişmiyor en azından

Kapitalizmin sonu gelirse ortalıkta kutlama yapabilecek kimse kalmamış olacak.

25 Haziran 2007 Pazartesi

Wal - Mart Üzerine Pratik Bilgiler


Wal–Mart Effect’in yazarı Charles Fishman geçtiğimiz günlerde Türkiye’deydi. Toplantıya ben de katıldım.

Yazara göre çalışan sayısı ve etkisiyle dünya tarihinin en önemli şirketi olan kuruluş, Türkiye’ye girmek istiyor ama sıfırdan başlamaya niyeti yok ve uygun bir satın alma için fırsat arıyor. Fishman, ‘Wal–Mart’ın istediği üreticiyi batıracak gücü var ama birçoğunu da zengin etti. Onun kurallarına kendini uydurabilen kazanır’ diyor.

Wal - Mart'ı ilk defa, üniversitedeyken South Park'ın bir bölümünde tanımıştım. O bölümde kasabaya kurulan Wal - Mart yavaş yavaş kasabayı ele geçiriyordu. Ekip de makineleşmiş Wal Mart'a karşı kasabayı örgütlüyor ve sonunda mağazayı el birliğiyle yakıyorlardı. Ancak mağazaya naparlarsa yapsınlar o kendini geri getiriyor ve yaralarını tedavi ediyordu.

Şimdi izlediklerim daha anlamlı geliyor.

Amerika’da 4 bin 23 tane Wal-Mart mağazası bulunuyor. Bu mağazalar, Amerikalılar’ın yüzde 54’üne 5 mil uzaklıkta bulunuyor. Ortalama bir ABD vatandaşı bir şeye ihtiyaç duyduğunda ulaşabileceği en kolay seçenek her zaman Wal–Mart.

Şirketin en önemli özelliği inanılmaz yaygınlığı ve gücüne karşın yeni mağazalarla büyümeyi otomatikleştirmiş olması. ABD’de haftada 6, yılda ortalama 300 yeni mağaza açan şirket, 2007’nin ilk ayında ise bir rekor kırarak bir ayda 72 yeni mağaza açtı.

Büyük bir şirket olmasına karşın ve doğal olarak hantal olması beklenmesine karşın, karar alındıktan sonra uygulama sürecini çok hızlı gerçekleştiriyor. Proje kesinleştirildikten sonra ise mağazanın bir an önce faaliyete başlaması için maksimum hız ve performans gösteriliyor. Girdiği eyaletlerde başarılı yerli perakende markalarını satın almayı tercih eden şirket, uyumla ilgili bütün detayları olabildiğince hızlı gerçekleştirip, tabelaları aynı anda değiştiriyor.

Wal–Mart mağazalarında indirimler mümkün olduğunca yuvarlak rakamlarda yapılıyor ve 99 ibaresi fiyat etiketlerinde kullanılmıyor. Wal–Mart’ın yapmaktan hoşlanmadığı şeylerden biri de indirim kampanyaları. Örneğin ABD’de en ucuz kola Wal–Mart’ta ve fiyatı da yıllardır sabit. Ancak diğer perakendeciler zaman zaman indirim kampanyalarıyla bu fiyatın altına inebiliyor. Wal–Mart ise bu fiyatı hiç oynatmıyor, azaltmıyor ve artırmıyor. Çok iyi sattığı ürün segmentlerinde bunu sıkça yapıyor. Bazı ürünlerde yıllara dayanan sürede, o kadar uzun süre ucuz fiyat uyguluyor ki artık bu ürün alınacaksa Wal–Mart’tan başka yerden alınmaz imajını yerleştiriyor. Şu dakikadan sonra diğer perakendeciler, kolada ne kadar sert indirimler yaparsa yapsın bu artık Wal–Mart’ın kola satışlarını çok etkilemiyor.


RAKAMLARLA WAL - MART

127 milyon: Her hafta Wal-Mart’ta alışveriş eden Amerikalı sayısı.

140 bin: Tipik bir Wal-Mart süper-merkez stoklarındaki farklı ürün sayısı.

7,5 yıl: Eğer her gün, hiç durmadan, günde 50 ürün alırsanız, Wal-Mart’ta her farklı üründen bir tane almak için geçecek zaman.

Dakikada 23 bin 212 dolar: Günün her dakikasından Wal-Mart’ta gerçekleştirilen kâr miktarı. Tipik bir şirketin bir yılda yaptığını Wal-Mart bir dakikada yapar.

Saatte 38 milyon dolar: Wal-Mart’ta yılın her günü, her saat gerçekleşen satışlar.

6: Wal-Mart’ın ABD’de 2006 yılında her hafta açtığı yeni mağaza sayısı.

70: Wal-Mart’ın ABD’de Ocak 2007’de açtığı yeni mağaza sayısı; haftada 15 mağazaya denk geliyor...