24 Temmuz 2007 Salı

Inovasyon'un Gıda Perakendesinde Uygulanması Mümkün mü?


Inovasyon, daha önce yapılmayanı yapmak ya da kimsenin farkında olmadığı bir şeyi bulmak şeklinde tanımlanabilir. Dilimizde tam karşılığı ifade edilmese de “yenilik, farklılık” olarak tanımlanabilir. Eğer kâr amaçlı bir işletme iseniz, yenilik (inovasyon) yapmanın size ciro ve mümkünse kar artışı getirmesi beklenir. Ya da bir sonraki yazımda paylaşacağım örnekte olduğu gibi, ticari amaca odaklı olmayan bir yaklaşım bile, sonunda size kar sağlayabilir.

Yaklaşık 2 yıl önce hayatımıza giren bu kavram, tamamen küreselleşme ve onun getirdiği para, bilgi ve bazı bölgeler için insanın serbest dolaşımının ürünüdür. Bu serbestlik, sizi artık yerel rakiplerinizle çekişmek durumundan çıkarmış, dünyanın neresinde olursa olsun, sizinle benzer işleri yapan rakiplerinizle aynı pastayı bölüşmek durumunda bırakmıştır. Dolayısıyla diyebiliriz ki, dünya fiziki olarak yuvarlak (elips) olsa da, ticari olarak düzdür.

Kendi sektörümüzden yola çıkarsak, ister kabul edin ister etmeyin, artık dünyadaki tüm perakendecilerle aynı platformdasınız ve farklı, yenilikçi (inovatif) olmak zorundasınız. Bu farklılığı ortaya koyamazsanız, sermaye olarak sizlerden daha güçlü olan rakipleriniz, yok oluş nedeniz olabilirler.

Başka bir açıdan bakarsak, yenilikçi (inovatif) yaklaşımda yeri olmayan ama tüm perakendeci dostlarımın sıklıkla kullandıkları bazı sloganlar uzunca bir süredir beni düşündürüyor ve üzüyor. Kime baksam, en kaliteli ürün, en iyi hizmetle ve en ucuza kendilerinde satılıyor.

Beyler, kendimizi kandırmayalım!!! Hiç kimse en iyi hizmetle, en kaliteli ürünü, en ucuz fiyata sunamaz. Belki, optimum kalite ve optimum hizmet ile optimum fiyat mümkün olabilir. Diyelim ki, her şeyin en’i sizde var. Ama herkes sizinle aynı şeyleri söylüyorsa, yani her şeyin en’i bizde diyorsa, sizin diğerlerinden farkınız nerede?

Belki şöyle diyeceksiniz, “Tamam kabul ediyoruz, fiyatlarımız ve kalitemiz birbiriyle neredeyse aynı ama bizim hizmetimiz diğerlerinden daha iyi.” Sanırım, kime sorsam diğerinden daha iyi hizmet sunduğunu söyleyecektir. Gerçek ise, o kadar acı ki...

Gelin güneşe gözlerimizi kapamayalım ve yenilikçi (inovatif) yaklaşım için bir adım atalım. Bizi mahallemizdeki değil, dünyadaki rakiplerimizden farklı kılacak yenilikleri düşünmeye başlayalım. Bu farklılık, kar getirmeli ama yenilikçi (inovatif) yaklaşımın bir zorunluluğu daha var, o da sürekli yenilik (inovasyon) yapmak!

Çünkü, günümüz şartlarında şu saat sizin farklılık olarak ortaya koyduğunuz yaklaşım, iki saat sonra rakibiniz tarafından sizden daha iyi olarak uygulanabiliyor olabilir. Kopyacılığın, takipçiliğin ve teknolojinin bu denli hızlı olduğu bir dünyada bir seferlik yenilik (inovasyon), hiç birşey demektir.

Always Low Price (Daima Düşük Fiyat)
Bu oldukça bilindik bir slogan! Walmart tarafından yıllardır kullanılan bu sloganın çeşitli versiyonlarına rastlamak mümkün. Örnek mi? O kadar çok yerde rastlıyorum ki. Mesela “365 gün ucuzluk”...

Lütfen ikna edici olalım. Şu anki iş hacmimizi düşündüğümüzde, daima diğerlerinden düşük fiyat sunmamız nasıl mümkün olabilir? Alım şartlarımız nasıl ki, satış şartlarımız bu denli hayret verici olsun?

Başka bir şey gerek! Bizim mağazamızı diğerlerinden ayıran, farklı kılan ve sürekliliği olan bir şey!

Biliyorum, yadsınamaz bir gerçek daha var. Bu sektörümüzde inovasyon çok zor. Bir kere en temel engel, sizlerin işlerinizle çok fazla meşgul olmanız. Hem patron, hem yönetici, hem de icracısınız. Yenilik düşünecek vakit nerede?

Size işinizi profesyonellere bırakın, siz daha çok dışarıdan bakın. Böylece günü kurtarma derdinde olmazsınız, gelecek için projeler geliştirirsiniz, yenilik (inovasyon) yaparsınız, dersem alacağım karşılığı çok iyi biliyorum. “O halde iyi bir genel müdür bul” diyeceksiniz.

Bu sektörde iyi bir genel müdür bulmak, inovasyondan daha zor:) O nedenle, bir önceki paragrafı ne ben söylemiş olayım, ne de siz cevap vermiş olun.

Ancak, ister profesyonel destek ile ister kendi başınıza yapın, inovasyon işiniz için gerekli, bunu hep hatırlayın.

(Perakende.org yazarı Ergün Güler'in bir yazısıdır...)

Hiç yorum yok: