Gıdada başarılı bir proje aklınıza geldiği ve bunu uygulamaya geçirebildiğiniz takdirde ne olduğunu bile anlamadan Unilever, Ülker, Superfresh gibi grupların benzer ürünlerini tüm marketlerde görürsünüz.
Bir ay bile sürmez.
Bu durumda ya hiç denememek ya da parlak fikrinin başka ellerde nasıl daha da parladığına bakarken, kenarda durup kendi kendine bişeyler yapmak kalıyor geriye...
Öte yandan doğru üretim standartlarına sahipseniz. Büyük markalara herhangi bir segmentte fason üretim yapabilirsiniz.
Belli marketlerle anlaşıp onlara private label üretebilirsiniz.
Yani direkt marka yatırımı yapmadan önce üretimi büyüterek atıl kapasitenizi kullanıp, güçlü bir sermaye yapısına sahip olursunuz.
Eğer elinizi kolunuzu tek bir perakendeciye kaptırmadan, cironuzu birçok zincire bölerek belli bir seviyeye ulaşırsanız, artık kendi markanıza yatırım yapmaya başlarsınız. Bu noktada hem kaybedecekleriniz azalır hem tecrübeniz artmış olur.
Bir anda Kent, Koska, Ülker, Unilever, P&G olunmaz.
OIabileceğini sanıp yanlış kanallardan işe girince yıllarca küçük ölçekli bir firma olarak kendi yağında kavrulma çabası veriyorsun. Bu hiç değişmiyor, bir adım ileri bir adım geri sürekli aynı kalıyorsun...
Gıdaya doğru adımlar atarak girince bir noktadan sonra gerçekten büyüme şansın oluyor oysa ki...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder