29 Haziran 2009 Pazartesi

Arabayı Kapan Bi Hevesleniyo Ama...





“Pilav Arabası” zinciri ilk olarak İzmir’de 5 ayrı noktada Orter Gıda tarafından görücüye çıkarıldı. Projeye imza atan Orter Gıda’nın kurucuları Cüneyt Ortan ve Ümit Özgünter, henüz bir tanıtım çalışması gerçekleştirmemelerine rağmen franchise taleplerinin yoğun olduğunu belirtiyor.

İki girişimci, kendilerinin de bu talepleri kısa sürede sonuçlandırarak İzmir ve İstanbul’da franchise taleplerini karşılamaya başladıklarını çok kısa bir sürede tüm Türkiye ve yurtdışında yayılımı sağlayacaklarını belirtiyorlar. “Pilav Arabası” projesi başlangıcından bugüne Reis Gıda ve Sütaş tarafından da destekleniyor.


Kurucu ortaklar, bir yıl içinde 100 adet pilav arabası ve köşe dükkanlarla franchise noktalarına ulaşmayı hedefliyor. Kriz ortamında da yeni iş alanları açmayı kendilerine hedef belirleyen ortaklar; pilav arabaları için 100 noktaya ulaştığında yıllık 12 milyon dolar ciro yapacaklarını ayrıca franchise sistemini talep edenlerin, pilav arabasına 15 bin dolar, köşe dükkana ise 30 bin dolar’lık bir bedel karşılığında anahtar teslimini alabileceklerini dile getiriyor.



Kadıköy pilavcı doldu
Bu haberden bağımsız bir hatırlatma, bir tespit yapmak istiyorum. Son zamanlarda Kadıköy'e uğradıysanız dikkatinizi çekmiştir, neredeyse her sokakta artık bir pilavcı var. Bunlara zaman zaman ben de gidiyorum, çok lezzetli pilav modelleri, gayet de ucuza sunuluyor.

Zaten normalde de sokaktan yenilen nohut pilavı çok lezzetli bulmuşumdur. Ancak çok sevmeme rağmen gece geç saatte eve dönerken, pilavın konduğu alanın çamur gibi bezle silindiğini gördüğümden beri yiyemiyorum. Gerçi bu sabit dükkan modeli pilavcılar çok mu hijyenik derseniz, tabi ki değildir. Ancak en azından kaplarını kacaklarını yıkayacak bir muslukları var.

Velhasıl eğer bu iş bir zincir olarak ele alınır ve hem hijyenik hem lezzetli olursa başarılı olabilir.


Moral bozmak gibi olmasın ama şu ana kadar bu tip girişimlerden sadece mısır taneleri satanlar başarı yakaladı. Aşağıdaki

Makarna
Hot Dog
Islak hamburger
Dürüm pizzacı


Bunlar da ciddi yatırımlarla, aynen bu şekilde arabalı gıda zincirine dönüştürülmeye çalışıldı. Ancak hepsi yerinde sayıyor.

Niye başarılı olmuyor diye uzun uzun neden aramaya gerek yok. Bunca kentlileşmeye karşın biz hala evde yemek yapıp, yiyebilen bir toplumuz.

Evde yemek yapıp yemediğimiz zaman ise balıkçısından kebapçısına sayısız alternatif var.

Bu yüzden doğru lokasyonda 3 tane, 5 tane iş yapar ama bunu 100 arabalık bir zincire dönüştürmek de öyle haberdeki gibi kolay olmaz. Makarnacı, dürüm pizzacı ve hot dog cı girişimciler de en başında, aynen bu haberdeki gibi iddialıydı çünkü. Sonra ses çıkmadı...

Bakalım göreceğiz...

4 Haziran 2009 Perşembe

Çamlıca Portakallı, Sen Nerdeydin Gözüm Yıllardır...


Fanta ve Yedigün ile başedemeyen, marka değerini koruyan ama artık penetrasyon sağlayamayan, perakende noktalarına ürün veremeyen Çamlıca'yı bir süre önce Ülker aldı, biliyor musunuz bilmiyorum...

Bunun gibi birçok ürün var. İlk aklıma geleni TGDF Başkanı Şemsi Kopuz'un satın aldığı Mis markası. Bir zamanlar süt dendiğinde, ayran dendiğinde 'Mis' derdik. Hala bile marka değerinin güçlü olduğuna inanıyorum. Birşeyler yaptılar, uğraştılar, Mis ile birlikte aldıkları Misbon markasını da tekrar tutundurmak için ayrı şirket bile kurdular ama şu ana kadar olmadı. Aslında niye olmadığının nedenlerini de biliyorum ama şimdi girmeyeyim o topa...

Bu arada bir zamanlar 'RC Kola' vardı yahu. Bak şimdi aklıma geldi. Bayaa bayaa raf payı almış, kendine göre müşteri portföyü sağlamıştı. O ne oldu?

Daha arasak çıkar bu tip markalardan. Tipitip, Big Babol, Yumiyum, Sulugöz, Turbo gibi... Bir de hiç unutamadığım Meybuz vardı. Elvan gazoz vardı. Jingle'ı ile beynime çakılan Capri Sun vardı.

Ben bunu ayrıca yazayım birgün. Asıl konuya dönersek...

Ülker, ürünlerin ambalajını değiştirdi ve sade, vişneli ve limonlu çeşitlerini raflara sundu.

Sonra da bir araştırma yaptırdı... Rastgele seçtiği insanlara en sevdiğiniz meyveli gazoz hangisi? diye sordu.

Sonuçlar geldiğinde bi baktılar ki uzun süredir üretilmeyen Çamlıca Portakallı ilk üçte.

İyi de biz bunu satmıyoruz ki diye düşündüler sonuçlara bakıp ve tekrar üretime başladılar.

Uzun süredir satılmayan bir ürünün, kendi segmentinde en sevilen üçüncü marka olması başlı başına ilginç bir olay zaten.

Daha ilginci bu kadar işin içinde olmama rağmen bana da sorsan, 'Ya Çamlıca'nın portakallı gazozu vardır, hani çocukken çay bahçesinde içerdik, bitmesin diye dibine yaklaşınca pipete dilimizi dayayıp geri iterdik, o en iyisidir' derdim.

Ben de bilmiyordum yani. Sevindim bu haberi duyunca. İlk rastladığım yerde alıp içeceğim bir tane...

Pepsi Pepsi Şaşırttın Bizi


Dünyanın en önemli hızlı tüketim markası Coca Cola, verilebilecek en üst düzey yetkilerinin hepsini bir Türk'e devretti, biliyorsunuz.

Türkiye'de tüketicilerden aldığı tepki, bu markaya sempatimizin nasıl tavan yaptığını çok güzel anlatıyor. Coca-Cola, Türkiye'de konsolide net satış gelirini 439,3 milyon TL'ye ulaştırdı ve tarihinde ilk kez 100 milyon kasayı geçti

Geçen yılın aynı dönemine göre firmanın konsolide satış hacmi yüzde 13,4 oranında artarak toplam 103,6 milyon kasaya, konsolide net satış geliri ise yüzde 12,2 oranında artışla 439,3 milyon TL'ye ulaştı.


Pepsi'nin bu sıçramaya vereceği yanıtın bünyesindeki iyi yetişmiş bir Türk yöneticiyi global çapta çok iyi bir pozisyona atamak ve bunu da medyada en iyi şekilde duyurmak olacağını düşünmüştüm.

Onlar daha zekice bir hamleyle!! Seda Sayan'ı marka yüzü yapmayı seçtiler.

Hani bazen absürd olması için bir şey söylersiniz. Mesela 'Metallica'nın ön gurubu olarak Türkiye konserinde Ajdar çıkacakmış' dersiniz.

'Pepsi'nin yeni marka yüzü Seda Sayan olacakmış' demek aslında bunun gibi bişey. Ne ürünün yapısı, ne markanın temsil ettiği duygular, ne hedef kitleyle uyum. Neresinden baksan absürd.

Bu kararın alındığı kreatif ortamı da çok merak ettim. Hiç mi aklı selim bir insan yoktu o masada 'ne yapıyoruz yahu biz' diyecek.

Bakalım Seda Sayan'ın halı ve terlik segmentinde satış artıran 'sabah programı sever' kitlesinin Pepsi'ye ne yararı olacak?

Cola Turka, ürünün tadını biraz daha tutturabilse, futbola bu kadar kafayı takmayıp daha değişik şeyler denese sonuç çok acı olabilirdi Pepsi açısından.

Ancak durum öyle değil ve alttan gelen kimse olmayınca bu tip 'hadi bir de bunu deneyelim, belki tutar' mantığı işleyebiliyor. Hatayı hızlı cezalandırabilecek üçüncü bir marka yok çünkü...

Bana Money Card İşlemez


Pazar sabahı kahvaltılık birşeyler almak için çıktım. Önce sebze meyve almak için Şok'a uğradım. Daha ucuz ve çeşidi bol...

Ardından peynir almak için giderek yayılan uzmanlık mağazalarından birine girdim. 'Trakya Süt Ürünleri' diye peynir, zeytin, pastırma tarzı şeyler satan bakkaldan biraz büyük bir işletme. En az 7-8 çeşit peynir bulunduruyorlar ama benim oraya gitmemin nedeni hakiki 'Şengören Ezinesi' satan tek yer olması.

Tabi bu amcalar gayet naif bi şekilde işlerini sürdürüyorlar ve uzmanlık mağazası açtıklarının falan farkında değiller. Sorsan 'o ne ki hemşerim' derler. Ancak yaptıkları çok doğru bir iş.

Neyse bu ayrı bir yazı konusu, zaten şu bakkallar niye öldü ki, tarzı ağlak söylemlere sinir oluyorum. Bu devirde hala ne bakkalı. Özellikli bişey yap işte, çok sağlam şarküteri getir, ya da çeşit çeşit şarap ve çikolata getir. Bişeyde uzmanlaş ve gereksiz tüm ürünleri o dükkandan at. Mümkünse de bir beyaz önlük giyip, biraz etrafını temizle.

Bunu yapmaktan acizsen de öl git zaten. Ne bela geyikmiş bu 'bakkal amca' anlamadım ki...

Konuyu dağıttım toparlayayım. Şok ve peynircinin ardından da Tansaş'a gittim. Çünkü Eker'in yayık ayranı sadece orada satılıyor ve ben öyle muhteşem bir lezzet varken başka bir ayran içmem.

Alışverişimi en son Dia'ya giderek noktaladım zira 'Duru'nun Egzotik Kokulu Duş Şampuanı'nın büyük boyu sadece Dia'da var.


Bu durumda 'müşteri sadakat kartı' bana hiçbir surette işlemiyor. Nitekim Tansaş'taki kasiyer 'Siz de alın' dedi, 'Yok ben sizden sadece Yayık Ayranı' alırım dedim.

Şimdi bu yazıyı okuyan kardeşim sen psikopat müşteriysen perakendeciler ne yapsın? diyebilir...

Fakat gel gör ki sokakta elinde 5 ayrı marketin poşetiyle dolaşan bir sürü kadın görüyorum. Her yere giren discount larla birlikte hızlı tüketimdeki müşteri profili giderek benim gibi manyaklaşmaya başladı. Hiçkimsenin tek bir markete sadakati yok artık.


Bu kartın daha ziyade gıda dışı ürünlerde ve büyük metrekareli formatlarda kullanılacağını düşünüyorum. Orta ölçekli bir Tansaş'tan 100 liralık ne alabilirsin ki? Ekmeği, zeytini alsan peyniri sana uymuyor. Mutlaka bir yerinde falsosu var.

Belki fırın mırın ya da bir elektronik alacaksan büyük bir Migros'ta bir kerelik iş yapar. Sonra at kenara gitsin.

Olur mu canım, ben sadece Migros'a giderim, ayda bir iki defa 100 liradan fazla doldurur sepeti çıkarım mı dediniz?

İyi de sen zaten kalender müşterisin o zaman... Migros niye senden aldığı 100 liranın 25'inden oluyor ki. Zaten gidiyormuşsun işte...

Buradaki hedef kitle sen değilsin canımın içi... Benim gibi onu ordan, bunu burdan alan kıl müşteriler.

Ama bu saatten sonra sökmez bu taktikler artık kolay kolay...

2 Haziran 2009 Salı

Bill Koçum, Kim Veriyor Sana Bu Akılları...?


Hayatta en uyuz olduğum şeylerden biri, ekranda birşey göstermek için gelip monitörüme dokunulmasıdır. Bu yüzden 10 yıllık arkadaşımla tartıştığım olmuştu.

O parmak izi beni çileden çıkarıyor. Bunun için her zaman monitörümün yanında bir bez bulundurum.

Şu anda ofiste öyle bir bezim yok, kayboldu. Bu görevi Coca Cola'nın gönderdiği tüylü bir kutup ayısı peluşuna verdim. Ekranda parmak izi olunca kutup ayısının poposunu kullanıyorum. Bezden daha iyi randıman sağlıyor.

Benim bu hassasiyetimi duyan Bill Gates abimiz, yememiş içmemiş dokunmatik Windows çıkarmış. Bundan sonra ekranı parmaklaya, parmaklaya çalışacakmışız.

Bir elimde kutup ayısı öbür elim ekranda çalışırım artık.

Haberi de şu şekilde:


'Microsoft mühendisleri, dokunmatik Windows 7 üzerinde son çalışmalarını tamamlarken Türkçe Dil Paketi için yapılan hazırlıklar son aşamaya geldi.Windows 7 Ultimate Türkçe Dil Paketi Test Sürümü 26 Mayıs’ta kullanıcılarla buluştu.

Windows 7 ile kullanıcılar, bilgisayar sistemlerini çok daha hızlı başlatıp, aynı hızda kapatabiliyorlar. Windows 7’yi cazip kılan ve üzerinde çok konuşulması beklenen çoklu temas teknolojisi, kullanıcının PC ekranında yapacağı birkaç parmak dokunuşuyla istediği dosyaya, bilgisayara veya cihaza saniyeler içinde erişmesini sağlıyor.'

1 Haziran 2009 Pazartesi

Gıda Perakendesinde En İyi 10

Forbes Traveler dergisi, dünyanın en iyi 10 gıda market ve pazarını listelemiş. Listede Mısır Çarşısı’nın olmaması düşündürücü ama yine de ilgi çekici bir araştırma…


1- Tsukiji Balık Pazarı (Tokyo): Tokyo'nun anlatıldığı hemen hemen her kent rehberinde kendisine yer bulan pazarda, her çeşit deniz ürünü satılıyor.





2- Ferry Building Marketplace (San Fransisco): Sertifikalı çiftçilerin sattığı ürünlerle bilinen Ferry Building Marketplace, sadece salı ve cumartesi günleri açık. Her türlü gıdanın temin edilebildiği pazaryerini günde yaklaşık 15 bin kişi ziyaret ediyor.

3- La Grande Epicerie (Paris): Neredeyse yeryüzündeki tüm tatları bir markette toplayan devasa La Grande Epiciere, her yerde tanınan pembe hediye kağıdına sarılı çikolatalarıyla biliniyor.

4- Mercat de la Boqueria (Barselona): Gıda sektörünün merkezi olarak tanımlanan İspanya'da, 1700'lere uzanan tarihi bir geçmişe sahip Mercat de la Boqueira, birçok kapatılma tehlikesine karşın ayakta kalmayı başardı.



5- KaDeWe Gurme Katı (Berlin): Çok katlı bir alışveriş merkezinin 6 ve 7. katında bulunan Gurme Katı, 30'dan fazla tezgahta satılan ürünleri ve özellikle istiridye barıyla tanınıyor.

6- Mercado de la Merced (Mexico City): Ülkedeki tüm özel tatların sergilendiği lezzet konseptli bir alışveriş merkezi.

7- Greenmarkets (New York): Son yıllarda büyük rağbet gören "The Union Square Greenmarket", kendisini, kentteki taze meyve ve sebze satılan tek yer olarak kabul ettirdi.




8- Peck (Milano): Müze görünümüne sahip market Peck, kahveden ete uzanan satış yelpazesini yüksek fiyatlar ve iyi hizmet kalitesiyle sunuyor.





9- Takashimaya (Tokyo): İşletme, birden çok markanın bir araya gelmesiyle oluşmuş bir alışveriş merkezi görünümünde. Görkemli süpermarketin yanı sıra her biri sadece tek bir ürüne odaklanmış sayısız büfelerle donatılmış.

10- Borough Market (Londra): Toptan satışın merkezi konumundaki Borough Market, sadece salı ve cumartesi günleri açık. 250 yıldan uzun bir süredir faaliyette…